Evde bakımı önemsiyoruz. Evde bakım demek evde yaşlı bir hastayı bakmak değil. Hasta olan herkese evde bakabilmek. Sadece dahiliye ile ilgili değil evde hasta, çocuk ya da yaşlı hiç fark etmez. Genç ya da yaşlı hiç fark etmez. Hasta bizi muayene için aradığında evde bakım hemşiremiz eve geliyor. Muayenesini yapıyor. Buna bir dahiliye uzmanı baksın diyor ve Dahiliye Uzmanımız DR. Cüneyt Hayretdağ gidiyor hastanın evine. Tahlillerini, filmlerini evde çekiyor, kanlarını alıyoruz. Diyelim ki kan sonuçlarına göre şekeri yüksekmiş ya da ateşi çıkmış ya da zatüresi varmış. Tedavisine başlıyoruz ondan sonra takiplerini de evden Hasta Bakım sorumlusu Hemşire devam ediyor.
Bunun dışındaki tahlillerinde, parametrelerinde bir kötülük hissederse bir kere daha Dahiliye Uzmanı ziyaret ediyor. Bu arada evdeki hastaya gittik, diyabetik hasta ya da obez hasta gördük ya da eve gittiğimizde ev halkından birisinin rahatsızlığını da fark ettik. Onun bir tiroid hastalığı, obezitesi var. Evde diyet içinde Diyetisyenimiz Çağrı Sevgel görev yapıyor. Çağrı Bey de eve gidebilir. Pariteyi alıp kas, yağ, su ölçümlerini evde yaparak diyeti planlayabilir.
Bu hastaların hepsinin kanları alındığından insülin direncinden şekere, tiroid tahlillerinden vitamin düzeyine, gizli şekerinden guatırına, tüm vitamin parametrelerinden kan değerlerine kadar hepsi bakıldığı için tam bir check-up’tan geçmiş oluyor. O sırada gittiğimizde her hastanın EKG’sini de çekiyoruz. Onu zaten hastayla beraber evde bırakıyoruz. Yani evde bakım hizmeti öyle yaşlı hastanın evde bakılması değil.
Bu hastalar evde bakıldığında ne oluyor?
Hastalıkları hastanenin acil servisi ve polikliniklerini şişirmeden evde bakmış oluyoruz. Hasta konforlu oluyor. Karda, kışta, soğukta dışarıya çıkmamış oluyor. Bizim açımızdan da faydalı. Sürekli ofiste çalışmamış oluyoruz. Ofiste sürekli çalışmak insan ömrünü kısaltıyor. En azından dışarı çıkıyoruz. Bir gün yüzü görüyoruz. Bizim içinde zul değil yani ve bu ateşli ya da enfeksiyonlu hastalıksa başkalarına bulaşmasını engelliyoruz. Hasta ateşli acile gidiyor. Bir sürü insanı enfekte ediyor esasında ya da kendi kapıyor.
En önemli şeylerden birisi de acil servislerde yoğun antibiyotik tüketimi olan yoğun bakımlarda, servislerde oluşan ne yazık ki hastane enfeksiyonları. Günümüzün en önemli problemi. Neden? Ciddi antibiyotik direnci var. Elli tane antibiyotiğe bakıyorsun ve hiç birisini kullanamıyorsun. Hastalık, mikrop hepsine karşı dirençli. Bunun da önüne geçmiş oluyorsun. Hasta hastaneye giderek, hastane enfeksiyon riskini kapmamış oluyor. İlla acil servise giderek almıyor ki onu. Hastanedeki personelinin hepsinin ellerinde bu mikroplar var. Havasında bile olabilir. Tuvalete giriyor, kapıları elliyorsun, en çok kapılardan bulaşıyor zaten. Kapıları elliyor. Hastanın muayenesine eldivenle yapmış personel sonra o kapıyı elinle, eldivenle elliyor ve benzeri gibi bir sürü bulaş yolu var. Bunlardan da sakınmış oluyoruz. Tabi elzem bir şey olursa mutlaka hastane yatışı gerekirse de hastaneye yatışını yapıyoruz. Bizim şimdi yakında Su Hastanesi’yle anlaşmamız var. Eğer hasta yatacak diyelim ki ciddi bir kalp yetmezliği, ciddi bir koa sıkışmış hasta ya da geniş alan zatüresi var, şekerleri 300 – 500 yüksek değerlerde genel durumu kötü hastaları da servis şartlarında, ya Medifema’ya o bölge de oturuyorsa, bu bölgeye yakın oturuyorsa da Su Hastanesi’ne yatırıyoruz. Biz sabah, akşam vizite yapıyoruz hastaya, takiplerini yapıyoruz, hemşire takipleri, hastanenin otelcilik hizmetleri, o sırada yaptığımız kan, idrar tahlilleri, akciğer, ultrason, doppler gibi radyolojik hizmetler, tedavide kullandığımız antibiyotikten tut ağrı kesicisine, serumlara kadar hepsinin takibini yaıyoruz. Böylece hasta, hastane kuyruğunda beklemiş, yok doktorun odasının önünde beklemiş hiçbir şeye gerek kalmadan hepsini yapıyor. Hastane yatışı gerekirse de şimdiki iki hastaneye de hastamızı yatırıyoruz. Bunun dışında diyetisyenimiz başarılı ismi duyulmuş bir diyetisyen. Diyetisyenin bizimle beraber çalışmasının da avantajı hastalar için şu hastanın diyabetinden, kilolu hasta geldi diyelim ki diyetisyene. Bunun sebebi ne? Kadın için yumurtalıkta polikistik overi mi var? Böbrek üstü bezinde tümör mü var? Şeker hastalığı mı var? İnsülin direnci mi var? Hipotiroidisi mi var? Gibi bir sürü hastalığında biz geldiğinde, burada verdiği kan sayesinde araştırıyoruz. Gerekirse yumurtalıkla böbrek üstü bezi ultrasonu da yapıyoruz. Böylece diyetisyenin eline birçok veri veriyoruz. Bu hastanın demiri eksik, ürük asidi yüksek, B12si düşük, insülin direnci yüksek, bozulmuş aşlik glikozu var ya da tokluk şekeri düşük gibi bir sürü değer söylüyoruz ve diyet buna göre yapıldığı için lenfoma döneminde de Çağrı’nın başarısının büyük anahtarlarından birisi bu. Yani hastalar hastalıklarını bilerek diyeti alıyor. Herkese göre diyet yok ki. Bir de burada parite ölçümlerine kasını, yağını, suyunu ölçersin. Hastanın kasından kaybetmemesi lazım diyeti. Kas kaybı ölümcüldür. Yağ miktarını azaltmamız lazım. Suyu kaybederek de diyetisyenin başarısı olmaz. İlk hafta beş kilo verdim. Beş kilo vermedin, ödemin azaldı, vücuttaki su atıldı. Beş kilo vermiş değil esasında bir kilo vermişimdir veya vermemişimdir. Zaten bir haftada beş kilo veriyorsan bir yerde bir problem vardır. Yani vücudunu bozarsın mümkün değil böyle bir şey. Yalnız diyet sonrasında yağ miktarı azalırken ya da lipoliz olup yağ hücreleri parçalandığında ilk haftaların sonunda ve ilk üç ayda bir sürü yağda biriken toksin vücuda yayılabilir. Yani bu dönemde sadece diyet öncesinde değil, diyet sonrasında da hastaların kontrolleri şart. Neden? Yağda neler birikir? Böcek ilaçları, kullandığımız yağda eriyen birçok vitamin depolandığı yerdir. Hormonlarımızın ana maddesi aynı zamanda bir hormon organı gibidir yağ dokusu ve kimyasal aldığımız her madde ağır metaller dahil yağ dokusunda birikme olma olasılığı çok yüksektir. Hasta yarın gitmeye başladı bir bakıyorsun aynı zamanda kansızlık ilişiyor ikinci, üçüncü haftadan sonra da çok halsiz yani bir bakıyorsun burada ağır bir metal birikimi var ya da bir geçmiş yıllarda böcek ilacı mazuriyeti var ve arkasından kilo vermesiyle beraber yağ dokusundaki bunlar piyasaya çıkıyor. Bunlar ciddi problem. Yani hastanın diyet öncesinde iç hastalıkları muayenesi diyetin birinci ayında ve üçüncü ayında mutlaka bir iç hastalıkları muayenesi onun ömrüyle ilgili ciddi şeyler kazandırır. Ondan sonra daha sağlıklı şartlarda beslenmeyi de öğrenen hasta uzun dönemde fayda görür. Yoksa her şey kısa. Yani diyet verdim. Light süt verdim, light yoğurt verdim bunlar nedir ayıptır ya. Bir diyetisyenin kullanacağı parametreler değil. Yoğurdu light yaparken bir katkı maddesiyle yağ yerine tutucu madde, katkı maddesi kullanılıyor. Sütü light yaparken yani bunlara gerek var mı? Yani light ile değil gerçekten beslenme alışkanlığının değiştirerek diyetle. Hafif hayatına da egzersiz koyarak. Ama spor salonundaki o tipler gibi egzersiz bağımlısı da olmayacaksın. Pazısına bakarak saatlerce çalışıyor. Olacak bir şey değil. Ön kas grubunu çalıştırarak insülin direncini yeneceğiz. Ağır egzersizi, ciddi sporları kimseye önermiyoruz. Uzun yaşayan sporcu yoktur. Kalp kasını kalınlaştıran egzersizler ömrü kısaltır aynı zamanda. Onun için yürüyüş, yüzme gibi egzersizlerle hayatımızı geçirmemiz lazım. Diyabet, koa, hipertansiyon, kalp yetmezliği esasında mesela koanın diyeti olmaz mı? Koanın bile diyeti var. Diyetle bir çok karaciğer sirozlular bunların hepsi o kozmetik amaçlı diyet yapanlar dışında bizim diyetimizle ayrılması gereken hasta grubumuz. Yıllardır da takip ettiğimiz hastalar. Karaciğer sirozu. Karaciğer sirozlu hasta kompanze dönemden dekompanze döneme geçtiği dönemde artık beslenmesi bir bozulursa diyelim ki aşırı sütlü, şekerli şeyler yedi. Bağırsak bakteri flarasyonundaki bakteri çoğalması yüzünden bir bakarsın iki gün sonra acayip ucu konuşmaya başlar, bilinç bulanıklığı olur. Hepatit B komadır bu. Esasında sebebi içtiği süt. Yani diyet bu kadar önemli hayatın içinde. Hemen laktiloz başlarız ona dofalakla bağırsağını boşaltırız ya da lağman gibi düşün. Lağman yaptırırsak da o dönemde birkaç antibiyotik kullanırsın, esansene aminoasitleri kullanırsın intiravilez yoldan. Hasta iki üç gün sonra sana küfür eder, bağırıp çağıran, abuk subuk konuşan hasta, hemen toparlar. Yani doktorluğun ince noktaları çok. Sanat yani bu iş. İç hastalıkları uzmanı için belirteceğimiz şey bu erişkin doktoru iç hastalıkları uzmanıdır. Dahiliye doktoru gibi. Yani erişkine gelmiş 14 yaşından sonraki bir insanın doktoru iç hastalıkları uzmanı olması lazım. Her şey için. Karnı da ağrısa, başı da ağrısa, gözü de dönse, bulansa ilk gideceği makam iç hastalıkları. İç hastalıkları doktoru futbolun Hagi’sidir. Orta sahan oyuncusudur. Tıbbı çok iyi bilen doktorlardır iç hastalıkları uzmanı. Çünkü böbreğinden kalbe, akciğerinden hormonlarına kadar öğrenir hastanın. Yani iç organların tamamını öğrendiği içinde bir kardiyolog gibi sadece kalbine bakmaz. Hasta çarpıntısı için kardiyoloğa gider, belog verir gönderir. Bize gelirse acaba biz bu niye kansız olmuş ya da tiriodi mi bozuk diye bakarız. Bir bakarsın hasta hipertiroiddir. Tiriodini düzeltirsin, kalp için ilaç kullanmasına gerek kalmaz. İşte nörolojiye gitmiş bugün birisi ayak zıplaması, titremesi oluyor diye huzursuz bacak için iki yıldır ilaç kullanıyor. Ama bir akıllarına gelmemiş tiroidin fonksiyon testlerine bakmak. Ama biz her hastaya bunları rutin olarak baktığımız için. Bugün yüz felci olarak geldi bize yüz felci olan hemşerinin hipertiroidisi çıktı hem de subklinik değil klinik düzeyde hipertiroid. Yani tedavi etmemiz gereken hipertiroid. Tiroid bezi aşırı çalışıyor. Onun için elleri titriyor, uyuyamıyor, bacakları zıplıyor bu kadar basit. Hayatı boyunca didarel onu rahatlacak. Hayatı boyunca diyecek bana bir doktor baktı diyecek ondan sonra. İşte bizim hastalarımız böyle birikti. Yani hastayı iyi bir iç hastalıkları uzmanı her şeyiyle değerlendirdiği için hasta olarak da birçok şeye bakıyor. Demir eksikliği tespit ediyoruz erkek hasta. Bak diyoruz erkeklerde demir eksikliği olmaz. Başka doktor bir kan ilacı verip gönderir. Biz enoskopi hornoskopisini yaparız. 2,5 – 3 cmlik popoit kitle ve hayatı değişir. Sadece 7şer cm başından sonundan kesilir atılır. Ne kemoterapi görür, ne radyoterapi görür ve normal ömrünü yaşar. Biraz daha beklese altı ay, bir sene sonra belki kolon kanseri, karaciğer metahsızında gelecek hastalar. Yani iç hastalıkları uzmanı değerlendirmesi herkes için çok önemlidir. Erişkin yaştaki hasta gelecek ne şikayeti olursa saçı mı dökülüyor? Bize gelecek. Radyasyon etkisinden vitamin eksikliklerine kadar hepsine bakacağız. Yıllardır işte saç dökülmesi için cildiyeye gidiyormuş. Yok kremlerin bini bin para ama hastanın çinkosu eksik. Ne yapacağız? Çinkoyu veriyorsun hemen bu kadar mı mucize diyor benim tedavim. Tablet veriyorsun bir daha saçı dökülmüyor yani. Yoksa şimdiye kadar aylık 2000 – 3000 TL’lik kozmetik malzeme kullanmış. Onun için hastalarda bizden faydalanır. Yıllardır faydalandığı gibi sonuçta 23 yıldır bu işi yapıyoruz. Senede 15000 hasta bakarak. Bunun 20 yılında 15000 hasta bakarak geçirsek 15000*2= 300000 hasta ediyor herhalde. 300000 hasta değerlendirmişiz. Yani çok insanın hayatına dokunduk. Dün geldi bir hasta. Sadece dinledim, dedim akciğer zarında su var, kalp yetmezliğiniz var. Daha 15 gün önce kardiyolojiye gittim dedi. İşte Bornova’da da göğüs doktoruna gitmiş o BT çektirmiş. BT sonucunun daha hiç birisi gelmeden söyledim ben iki akciğer zarında da su var, birisinde daha fazla. Sırt üstü valla yatamıyorum. Ayaklarım herhalde işte yoruldum ondan şişti yok. Gerçi bu hastanın artık ömrü çok kısa belli yani uzun bir ömrü yok ama şimdi dün 3 – 4 tane lasisk yaptık ona. Çok mutlu şekilde gitti. Vücut kaç gündür tuvalete gidecek kadar bile nefesi yok o hastanın. Yatış önerdik, kabul etmedi. İki akciğer zarında da su var. Eğer yatsaydı çok daha çabuk toparlardı. 2 gün yatsa bile yeterdi. Ama verdiğimiz ilaçlarla toparlayacak. Atlarfiberlasyonu var hastanın. Yani kalbin sol kapakçığı çalışmıyor. Böyle olunca da 4 silindir kalp, 3 silindire düşüyor. Böyle böyle çalışıyor. Öyle çalıştığı içinde kanı ciddi şekilde pompalayamıyor. Pompalanmayınca akciğerlerinde kalp bölgeleniyor ve ne yazık ki su topluyor ondan sonra işte. Sol kalp yetmezliği. Hem hastalar hem biz kazanıyoruz bu işten. Evde bakım çok önemli işte evde baktığımız hasta bir kere çok memnun oluyor gerçekten bizde biz de nefes almış oluyoruz. Çayımızı kahvedeyim kahvemizi içip hoş sohbetler kuruluyor. Bir sürü cihaz götürüyoruz eve ve onlarda şaşırıyorlar. EKGsi çekiliyor. Allah Allah diyor hasta hastaneyi eve mi getirdiniz? Diyoruz getirdik.